
Hemen hemen bütün meslekler deneme yanılma yöntemiyle mesleğe hazırlık süreci geçirirler. Bunun için belirli yıl okurlar örneğin öğretmenlik için 4 yıl bazı fakültelerde 5 yıl ve staj dönemi geçirir. Bir marangoz ya da elektrik teknisyeni yıllarını sanayide geçirdikten sonra usta olabilmektedir. Peki anne babalık için kaç yıl okunuyor? Hayatımızdaki en değerli varlık çocuğumuz için kaç kitap okuyoruz? Bunun için bir anne babalık okulu olması gerekmiyor mu? Anne babalık deneme yanılma yöntemini kaldırır mı? Meslek hayatı boyunca bir çok kez duyduğum ve duyduğum da her seferinde yüreğimi sızlatan o cümleler “biz birinci çocukta anne babalığı öğrendik” “onun büyütürken çok hatalar yaptık” ben anne babalığı doktorluk mesleğiyle bir tutuyorum doktorlukta nasıl ki yapacağınız hata hastanın hayatını kaybetmesine neden oluyorsa ya da geri dönüşü çok zor oluyorsa anne babanın hatası da aynı şekilde çocuğun hayatın da çok etkili olmaktadır. Tabi ki geri dönüşü olan hatalar olabilmektedir ancak hatanızın farkında değilseniz bu konu da farkındalığınız yoksa nasıl hatadan dönebilirsiniz ki!
Çocuğun hayatındaki 0-6 yaş çok önemli olduğunu uzmanlar yılardır söylüyordu şimdi ki çalışmalar ise çocuğun kişilik katmanın oluşmasında 0-3 yaşın daha önemli olduğunu bize gösteriyor. John BOWLBY bağlanma kuramını geliştirip bize bu konuda ışık tutmaktadır. Anne çocuğuna zamanında, yeterince sürekli ve tutarlı bakımı çocuğun kendisinde temel güven duygusunun oluşmasında kritik rol oynuyor. Çocuk kendisini sevilmeye değer görüyor . Ancak anne çocuğu doğduğunda loğusalık depresyonuna girer ise, kayınvalide sorunları evde varsa, kayınvalide çocuğu alıp sahiplenip gelinini dışlıyorsa, anne panik atak gibi psikiyatrik sorunları varsa, baba anneye çocuk bakımında yardımcı olmayıp vaktinin çoğunu evin dışında geçiriyorsa, anne çocuğuyla arasında temel duygu alış verişi sekteye uğramış oluyor ve bebeğin temel güven duygusunu oluşmasında büyük bir darbe oluyor. Temel güveni ailesinden alamamış bireylerde hayatları boyunca özellikle de ilişkilerinde sorunlar yaşıyor. Eşiyle sürekli çatışıyor, kızgınlık ve öfke nöbetleri geçiriyor, yalnız kalma tahammülsüz, diğer insanlardan onay olma peşin de koşan bir kişiliğin temelleri atılabiliyor. İşin trajik tarafı bu döngü hayat boyu devam ediyor kendi ilişkileri de evliliğine de taşıyıp kuşaklar arasında devam eden bir sürece dönüşebiliyor. O sebeple evlilik terapistleri evliliğin oturmadan ki bu süre üç yılı bulabiliyor çocuk sahibi olmayı önermiyorlar. Çünkü çocukluktaki döngü evlilikte farkında olmadan tekrar ediyor. Çiftlerin yatışması olaylara daha berrak bakabilmesi için bu üç yıla dikkat edilmesi gerekiyor.
Diğer önemli olan iki-üç yaş dönemi ise çocuğun hayata güvenip güvenemeyeceği duygusunu temelleri atılıyor. Merak duygusuyla hareket eden çocuk anneden( bakım veren kişi babaanne de olabilir bakıcı da ) ayrılmaya ayrı birey olması ve dünyanın keşfine başlıyor işte bu noktada çocuğa dünyayı keşfetmesi için zemin hazırlamak onun arkasında belirli mesafede bekleyip ayrılmasına müsaade etmek çok önemlidir. Zaten çocuk çok uzağa gidemez önceleri 2 metre ve hemen arkasını döner annesine bakar sonra 5 metre uzaklaşır ve benzini biten araba gibi gelip annesine sıkıca sarılır ve sanki benzin alırcasına ve bu sefer bir öncekinden daha uzağa gitmeye çalışır. Burada anne ( bakım veren kişi) onun uzaklaşmasına izin vermezse hayır düşersin, onu elleme bunu elleme gibi kaygılı gözlerle bakarsa yada aşırı panik yapıp uzaklaşmasına izin vermezse çocuk dünyanın güvenilmez bir yer olduğu hissine kapılıp keşif yolundan vazgeçen bir çocuk olmaktadır ve anneye yapışmaktadır. Bu da ileride ilişkilerine güvenmeyen, kaygılı, sürekli panik halinde olan, eşi tarafından bırakılma korkuyla yaşanan, eşine yapışan, annesiyle sürekli günde belki beş kez telefonla konuşan yada annesiyle her işini yapan sanki arkadaşı gibi anneden kopamayan bir bireyin temelleri atılmış oluyor.
Çocuklukta olan şey yetişkinlikte hatırlanır mı yada hayatımızda bu kadar önemli mi diyebilirsiniz. Evet önemli hayatımızı etkiliyor. Bilinçdışı hiçbir şeyi unutuyor. Bebeklik döneminde çocuğun zihnini sürülmeyen bir tarla olarak düşünecek olursanız ilk sürümünü çocuğa bakım veren kişi oluşturuyor ve bu sürüm temel oluşturuyor ( beyne kodlanıyor) daha sonraki tüm ilişkilileri bu tarla da ki ilk sürüm gibi olmaktadır. Eğer ki güvenli bağlama olmuşsa kişi güvenli ilişkiler kurabiliyor. Güvensiz, kaygılı, kayıtsız bağlanma olmuşsa tüm ilişkileri bunun çerçevesinde şekillenmektedir. Güvensiz bağlanma olmuşsa bundan kurtulmanın ve değişmenin yolu yok mu elbette ki var özelikle ilkokul öğretmenleri bu konuda çok önem taşımaktadır. Geçmiş dönemdeki tüm özdeşimlerini bir kenara bırakıp onunla özdeşim kurması çocuğun hayatın da yeni bir dönem açabiliyor. Lise dönemi ergenlik dönemi( ben ona bütünleme diyorum) son şans diyebiliriz oradaki arkadaşları yada sınırlarını bilen, yukarıdan bakmayan bir öğretmende çocuğun hayatında büyük değişiklikler yaptığını hepiz duymuşuzdur.